6 Şubat 2016 Cumartesi

SU İLE ALKAN'IN ARKADAŞLIĞI

Su’yla Eda kantinden çıkmak üzereydiler ki Aklan’ın arkalarından
seslendiğini duyup durdular, Eda da Su’yu azarlamaya mecburen ara verdi.
“Caddeye iniyoruz,” dedi Su, “durağa. Sen?”
“Ben de yürüyeyim sizinle,” dedi Aklan. Sırt çantasını tek omzuna atarken,
“Ağır konuştun, harcadın bizimkileri,” diye ekledi.
“İstemeden oldu,” dedi Su, yan gözle Eda’ya bakarak.
“Yoo, iyi dedin, bazen ben de sinir oluyorum,” dedi Aklan. “İyi çocuklardır
aslında, ama bazen çok burnu büyüklük yapıyorlar. Harry Potter’ı bir aşağılıyorlar
mesela, göreceksin.”
Su’nun gözleri ışıldadı. “Sen sever misin Harry Potter’ı?”
“Bayılırım. Üstündür. Sen?”
“Ben de. En çok hangisini sevdin peki?”
“Azkaban Tutsağı’nı.”
“Ben de! Zümrüdüanka da iyiydi ama Azkaban beş basar.”
“Kesinlikle. Bunu anlatamazsın işte.”
“İlk kitabın filmi de güzeldi,” diye lafa karıştı Eda.
“Keşke Türk versiyonunu da yazsa biri,” dedi Su, “öyle İngiliz İngiliz
olmasa, fena mı olur, ‘Hayri Pütür ve Göbek Taşı’ mesela, ‘Keloğlan Hababam
Sınıfında’ tadında.”
Aklan buna çok güldü; Eda kaşlarını kaldırıp Su’yu süzdü ama Su hiç oralı
olmadı.
“’Hayri Pütür ve Kına Odası’!” dedi Aklan.
“’Hayri Pütür ve Keban Tutsağı’!” dedi Su.
“’Hayri Pütür ve Boza Bardağı’!” dedi Aklan.
“Yeteer!” diye bağırdı Eda. Diğer ikisi ona aldırış etmedi ama; durağa
geldiklerinde hala gülüyorlardı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder